Katalonya gezisi
Barcselona'ya geleceğinizde ilk yapmanız gereken, denk geldiğiniz bir festival olup olmaması. Yıl boyu farklı tür festivaller oluyor ve birine denk gelmemeniz çok zor. Tabi ilginizi çekeceğinin bir garantisi yok. Biz çok şanslıydık ki La Merce Festivaline denk geldik.. Bu şehrin 1871 yılından beri resmi festivali ve bir kaç gün içinde yüzlerce etkinliğin şehrin her yerinde paralel olarak gerçekleştiği için bir çok festivalin aynı anda gerçekleştiğini hissettiren bir festival olup eylül ayında gerçekleşiyor.
![]() |
Festivalde halk oyunları |
Barcelona
Festivallerden bağımsız olarak şehri keşfetmeye başlayacaklar için ilk ve en önemli yapılması gereken şey ARTICKETBCN almak. Bu, 6 farklı müzeye giriş yapmaya yarayan bir tür çoklu bilet. ARTICKETBCN ile Barselona'da girilebilen 6 müze:
- Museu Nacional
- CCCB - Centre de Cultura Contemporània de Barcelona
- Museu Picasso
- Museu Tapies
- MACBA - Museu d’Art Contemporani de Barcelona
- Fundacio Joan Miro
![]() |
ARTICKET BCN |
Bu altılı, şehirde yapılabilecek en önemli kültürel aktivitedir ve her ziyaretinizde, pasaporta benzetilen bu belgeye bir mühür basılır. Bu özel sistem, sizi şehrin tarihi ve sanatsal zenginliklerini keşfederken deneyiminizi bir yolculuğa benzeterek zenginleştirir. Bunlardan Museu Picasso'ya giriş için ziyaretçi sayısını sınırladıkları için randevu almanız gerekiyor ancak çok uzun bir sıra beklemek zorunda kalacağınızı sanmam. Biz yoğun bir zamanda gitmemize rağmen bir sonraki saate yer bulabilmiştik ancak çıktığımızda tüm gün dolmuştu. O yüzden akşama kalmamakta fayda var. Diğer müzelerde ise randevusuz doğrudan giriş yapabilirsiniz.Pasaportun geçerlilik süresi bir yıl olduğu için acele etmenize gerek yok. Bu, ziyaretçilere her müzenin tadını çıkarma ve deneyimlerini derinleştirme fırsatı verir. Zaten tümünü tek bir gün içinde gezmeniz de oldukça zorlayıcı olabilir. Özellikle Museu Nacional için çok zaman ayırmanızı öneririm. Bu müze, ulusal tarihi ve kültürel mirası kapsamlı bir şekilde sunar.
Museu Nacional'den Barselona manzarası |
Bu altılı arasında Museu Nacional ile Fundacio Joan Miro birbirlerine çok yakınlar ve birine ulaştıktan sonra diğerine yürüyerek gidebilirsiniz. Museu Nacional'ın önünde Mirador Barcelona var ve burası harika bir şehir manzarası sunuyor. Tabi burayı müzeden ayrı bir yer gibi düşünmeyin. Daha çok müzenin girişindeki bir platform gibi düşünün. Buradan Plaça d'Espanya'ya kadar olan alan 2023 La Merce Festivalinde Piromusical konser alanı olarak kullanılmıştı. Müzenin denize bakan tarafından Castell de Monjuic var. Buraya giriş ARTICKETBCN'ye dahil değil ancak buraya kadar gelmişken girmenizi tavsiye ederim. Kalede yer alan kafe ilk kez Gazpacho içtiğim yer olduğu için ağzımda güzel bir tat bıraktı. Kalenin çevresi güzel ancak arka tarafında atıl kalan alanlar mevcut.
ARTICKETBCN'ye dahil olan CCCB - Centre de Cultura Contemporània de Barcelona ve MACBA - Museu d’Art Contemporani de Barcelona yanyana. MACBA'nın önü kaykaycıların vakit geçirdiği bir nokta. CCCB'nin önünde ise bir ziyaretimizde halka açık bir konsere ve kermes tarzı bir etkinliğe denk geldik.
Bu iki yerde de büyük geçici sergiler oluyor. Gitmeden önce hangi tarihte ne sergisi olduğunu kontrol etmelisiniz. Museu Tapies yine ARTICKETBCN'ye dahll olan ancak biraz farklı bir yerde kalan bir çağdaş sanat müzesi. Müze alanının yaklaşık yarısı Antoni Tapies'in eserlerine kalanı ise geçici sergilere ayrılmış. Yine gitmeden hangi tarihte hangi sergi olduğunu kontrol etmenizi tavsiye ederim.
Bizim CCCB'ye gidişlerimizin birinde Marquis de Sade, diğerinde ise Chris Ware ile ilgili geçici sergiler mevcuttu. İkisi de oldukça ilgi çekici sergilerd. MACBA'da ise daha soyut sergiler oluyor.
ARTICKETBCN'nin son müzesi Museu Picasso'da müzeye gelip randevu alabiliyorsunuz. Eğer kısa süre bekleyecekseniz kendi kafesi oldukça rahat. Biraz daha uzun süre bekleyecek olursanız çevresinde UDON Born adlı bir Asya lokantası, La Hacienda Pricesa adlı bir Meksika lokantası ve Bornet adlı lokal bir kafe ve lokanta var. Sonuncuda Tapas deneyebilirsiniz. Müzede en az iki saat harcayacak şekilde plan yapmanızı tavsiye ederim. Bu müzenin doğusunda girişi ücretsiz olan El Born Centre de Cultura i Memoria yer alıyor. Bu gibi antik yapılar Türkiye'den gidenleri etkileyecek bulgular değil ancak yine de Roma imparatorluğunun zor yönünde de çeşitli kalıntılar görmek hoş oluyor.
Müzenin hemen kuzeyinde Arc de triomf var ve burası daha çok gelip geçerken sürekli göreceğiniz bir yapı. Doğusunda Barselona Hayvanat Bahçesi var ancak burayı biz ziyaret etmedik.
Museu Picasso'dan La Rambla'ya doğru ilerlerken arada kalan mahallede Barselona Tarih Müzesi MUHBA ile karşılaşıyorsunuz. Burada alandaki antik şehrin kalıntılarını görebilirsiniz. Hemen yanında Barselona Katedrali var.
Katedralin önünden geçen Carrer del Bisbe adlı sokağı baştan sona yürümenizi tavsiye ederim. Burada bir arka sokakta El Pintor adlı bir katalonya restoranı var. Burayı araştırarak yemek yemeği planlamış ancak bir yemek saatinde burada olmadığımız için iptal etmiştik. Buradan denize doğru ilerlerken tarihi binalar arasında Plaça de merçe gibi çeşitli büyük-küçük meydanlar görüyorsunuz. Bunlar La Merce Festivali gibi etkinliklerde farklı olaylara sahne oluyor ancak festival haricinde de gezilip görülmeli. Deniz kenarından La Rambla'ya girip buradan Plaça de Catalunya'ya kadar devam eden caddeyi yürüyebilirsiniz. Bu yolun doğrudan üzerinde değil ancak yola 100 metre kadar bir mesafede L'Antic Forn adlı yerel ürünler deneyebileceğiniz bir lokanta var. Menüdeki farklı şeyleri denemek için tekrar gelmek isteyeceğiniz çok güzel bir mekan. La Rambla'nın karşı tarafında ise Tropic Feel gibi yerel mağazalar mevcut. Tropic Feel, şehrin önemli markalarından birisi. Ayakkabı, mont, çanta gibi ürünler üretiyor. Su dostu ayakkabı fikrini güçlendirip bir talep yaratan ilk marka olabilir. Buradan sonra Passeig de Gracia adlı caddede yürümeye devam ederseniz daha küresel markaların mağazalarını ve Casa Batllo ve La Pedrera - Casa Mila adlı Antoni Gaudi'nin mimarlığını yaptığı eserleri görebilirsiniz.
Casa Mila |
Bu eserleri ziyaret etmek için sıra beklemek gerekiyor. Biz bunlara gitmedik ancak büyüklü küçüklü bir çok müzede Antoni Gaudi'nin iç mimari tasarımlarına dair pek çok eser görebiliyorsunuz. Bundan dolayı çok turist çeken bir yer olmasına rağmen hem ortalamanın çok üzerinde olan giriş ücreti hem de sıra bekleme bize cazip gelmedi. Buradan doğuya doğru ilerlediğinizde Basilica de la Sagrada Familia ve Sant Pau Reciente Modernista'yı görebilirsiniz. Bunlar dışarıdan çok ihtişamlı görülen yapılar. Özellikle Sagrada Familia, şehrin simgesi haline gelmiş bir yapı ve yine yüksek giriş ücreti, uzun bir sıra bekleme zorunluluğu ve içinde sergi olmaması sebebi ile biz içine girmemeyi tercih ettik. Açıkçası böylesine bir yapının içinin boş kalması çok üzücü. Amaç acaba burayı bir müzeye çevirmeyi hiç düşünmemelerinden mi kaynaklı yoksa sorumlu olan kurumun içini dolduracak esere mi sahip olmaması ile mi ilgili bilmiyorum ancak Avrupa'daki önemli kiliseler arasında içi boş olan tek yapı herhalde budur.
La Rambe'nın aşağı ucunda Museu Maritim de Barcelona var. Burası oldukça büyük bir denizcilik müzesi. İçerisinde İnebahtı deniz muhaberesinde İspanya donanmasının amiral gemisi La Real'in gerçek boyutlu bir kopyası mevcut.
La real'in kopyası. Üstten görünüşü |
Akdeniz tarihinin önemli olaylarından biri olan bu muhabereye ait çeşitli eserler müzenin sadece küçük bir bölümünü kapsıyor.
İnebahtı deniz muhaberesini anlatan bir resim |
Müzede modern deniz taşımacılığı ile ilgili bilgilendirici maketlerden denizden ele edilen ürünlerei antik hartialara, yeni dünya ile yapılan tarım ürünleri ticaretinin tarihine ve hatta köle ticaretine kadar pek çok konu ele alınmış. Köle ticareti konusunu çarpıcı bir gerçeklikle ifade ediyorlar ve hataları ile yüzleştikleri açıkça görülüyor.
Museu de la Música de Barcelona, şehirdeki müzik ile ilgili önemli bir müze. Antik dönemden günümüze kadar kullanılan, gerek katalonya gerekse dünyanın geri kalanından sayısız çalgı bir araya getirilmiş.
Museu de la Música de Barcelona'daki bazı telli çalgılar |
Müzede antik ispanyol gitarlarından, Afrika ve Uzak Doğu çalgılarına, hatta bize de tanıdık gelecek darbuka, kanun gibi pek çok çalgı da yer bulmuş. Bunların yanında koyun çanları ile ilgili çok ilginç bir geçici sergi de vardı.
Museu de la Música de Barcelona'daki geçici sergideki koyun çanları |
Mercat de la Boqueria, şehrin merkezinde yer alan bir pazar yeri. Pazarları açılmıyor ve akşam geç vakte kalmayan bir pazar. Burada yerli tarım ve hayvancılık ürünlerinden deniz ürünlerine, hediyelik eşyalardan deniz ürünlerine pek çok şey bulabilirsiniz. La Rambla'nın üzerinde olduğu için alışveriş planlamasanız bile gezmek için uğramanızı tavsiye ederim.
Mercat de la Boqueria |
Şehrin en ikonik noktalarından birisi Park Güell olup buraya gelmeden online rezervasyon yapmalısınız. Biz geldiğimizde saat öğleden sonra 4 civarıydı ve kapıya biletsiz gelenleri günün tammaının dolduğunu söyleyip geri çeviriyorlardı. Burası Antoni Gaudi tarafından dizayn edilen ve Eusebi Güell tarafından finanse edilen bir mahalle olacakken finansal sıkıntılar sebebi ile sadece iki tane ev konut ve bir de kapıcı evi yapıldıktan sonra proje terk edilmiş. Park kısmında çok zengin ve Antoni Gaudi'ye has süslemeler mevcut. Yapılan iki konuttan birisi Antoni Gaudi'nin kendisi konutu ve parka bilet alırken burayı da içine alan seviyede bilet almanız gerekiyor.
Onun dışında bir de kapıcı konutu var ve burası parkın temel giriş ücretine dahil ve girmek için sıra beklemek gerekiyor.
Park Güell'deki kapıcı konutu. |
Burada yer alan ve üzerinde iki tane haç olan bir tepe mevcut ve ziyaretciler buraya çok rağbet etmiyorlar ancak bence Barselona'nın en iyi manzaralarından birisi burada.
Parkın tepesindeki haçlar. |
Şehirde gittiğimde memnun kalmayacağımı bildiğim bir çok yeri atladık ancak her şeye rağmen meraktan ziyaret ettiğimiz Museu Egipci bizde karmaşık bir his uyandırdı. Bu müze şehirde girdiğimiz en pahalı ve en küçük müze. Bazı ilginç şeyler görmek, o sıcakta klimalı bir ortamda biraz dinlenme şansı bulmak ve Türk dizilerine hayvan bir ünviersite öğrencisi ile konuşmak, hatırlanacak anılara sahip olmamızı sağladı. Verdiğimiz ücretin ise Mısır'da Katalan ekiplerin yaptığı arkeolojik çalışmaları finanse ettiğini öğrenince biraz daha rahatladık.
Barselona kalmak için olağan üstü pahalı bir şehir. Ancak Barselona Toplu Taşıma Ağı'da çok başarılı ve tek tip bilet ile bir çok şehri metro, tren ve otobüsler ile birbirine bağlıyor. Bu noktada kalmak için öne çıkan iki önemli şehir var. Bunlardan özellikle kampüsü Bellaterra'da yer alan Barselona Otonom Üniversitesi öğrencilerinin de tercih ettiği Sant Cugat del Valles ve bir diğeri Sabadell. Bizim tercihimiz her zaman Sabadell oldu. Bu iki şehirde tren ağı ile şehir merkezine kolaylıkla bağlanıyor ve kalmak için uygunlar.
Sabadell
Sabadell, Barselona'dan çıkan iki farklı tren hattının farklı yönlere ilerledikten sonra tekrar kesiştiği nokta olarak ulaşım açısından oldukça iyi bir seçenek oluyor. Hotel Urpi ve Sercotel Arrohona Sabadell kalmak için tercih edilebilecek oteller. Bunlardan ikincisi benim de kaldığım bir otel olup ulaşım konusunda biraz daha dezavantajlıydı. Sabadell güney istasyonuna 800 metre mesafede olup Sabadell'in merkezine de uzak kalıyor. Eski bir fabrikadan dönüştürülen otel, mimari açıdan çok hoş olup yerli halkın yaşadığı turistik olmayan bir bölgede olduğu için ilginç bir tecrübe kazanmamıza sebep oldu. Yolun hemen karşısındaki Cal Tete adlı mekanın uzun zamandır gördüğü tek turist bizdik. Bu bizim yerel atmosferi tecrübe etmemiz için çok iyi bir şanstı. Daha sonra Sabadell kuzey istasyonuna yakın bir AirB&B de kalmak ulaşım açısından çok daha avantajlı oldu. Burası da sokakların bol zaman geçirmek isteyeceğiniz bir şehir. Restaurant Picuteig çok iyi bir lokanta ve burada Iberian Secret ve özel cheesecake'lerini denemenizi tavsiye ederim. Hem lokanta hem de bar olarak ziyaret edebileceğiniz La Mondragora Magica, biraz Harry Potter, biraz The Lord of the Rings temalı bir Irish Pub. Hamburgerleri şahane. Olut Cerveseria ise bir bar ve çok güzel bir seçkiye sahipler. Genescà Xocolates adlı bir pastane şehrin geleneksel tatlısı olan Laminadura tipica adlı bir kurabiye yapıyor ve tatlı tuzlu çok hoş bir yiyecek. Sabadell'e geldikten sonra en tadına bakılması gereken şey budur.
Laminadura tipica |
Yine aynı pastenede Orxata adlı bir kuruyemişten üretilen süte benzer bir içecek satıyorlar. Bunun çok karakteristik bir tadı var ve yine denemenizi tavsiye ederim.
Orxata |
Barselona'dan tren ile gidilebilen 4. bölgede olan bir şehir. Bu şehirde Museu del Ferrocarril de Catalunya adlı bir demiryolu müzesi var ancak açık olduğu saatler 10:00 ve 14:00 arasında olduğu için malesef ziyaret edemedik. Eğer saatini den kgetirebilirseniz, Avrupa'daki en büyük denmiryolu müzesi olduğu için kesinlikle ziyarete değer. Bizim ziyaret etme şansı bulduğumuz müze Biblioteca Museu Víctor Balaguer oldu. Victor Balaguer, bölgenin tarihinde önemli bir yer tutan ve sanata da çok önem vermiş bir siyasetçi. Şehrin büyüklüğüne oranla çok büyük bir müze ve en az iki saat ayırmanızı tavsiye ederim.
Biblioteca Museu Víctor Balaguer'in ilk salonu |
Burada bölgenin farklı zamanlarında farklı sanat akımlarına dahil eserleri görmekle kalmıyor ayrıca Mısır, Uzak Doğu ve Aztek medeniyetlerinden bazı eserler de görüyorsunuz. Benim Amerika kıtası ile ilgili eser gördüğüm ilk müze bu oldu. Tabi bu eserlere conquistador'lardan kalma eserler de eşlik ediyor.
Bu şehir, turkistlerin denize girmek için gittiği bir yer. Türkiye'yi görmüş birisinin bu sahilleri beğenmesinin mümkün olmadığını söylemeliyim. Bizim için bu şehrin önemi, Santiago Rusiñol'un kurduğu ve bir dönem bölgenin sanat akımlarına üs olmuş Museu del Cau Ferrat ve "deniz ve gökyüzü müzesi" anlamına gelen Museu de Maricel adlı müzelerden gelmekte. Bunların dışında Palau de Maricel adlı bir müze daha var ancak sadece belli zamanlarda rehberle gezilen bir müzeymiş ve biz gittiğimizde malesef restorasyon amacı ile kapatılmıştı. Gezilebilen diğer iki ypaıya ise bir girişten giriliyor ve rotayı doğruca takip ederek ikinci müzeye içeriden giirş yapıp ikinci müzeden dışarı çıkıyorsunuz. Santiago Rusiñol kendini daha çok sanata vermiş bir fabrikatörmüş ve demirden yapılan eserleri toplamaya çok meraklı olduğu için demir sığınak manasunda Cau Ferrat adını verdiği bu binada özellikle birinci dünya savaşı zamanında Fransa'ya gidemeyen sanatçıların eserler ürettiği ve Sitges Luminist Okulu'nun meydana geldiği bir ortam olmuştur.
Santiago Rusiñol, Joaquim de Miro, Arcadi Mas, Felip Maso gibi sanatçıların eserlerinin yanı sıra Santiago Rusiñol'un koleksiyonundaki demir eserleri de görebileceğiniz bu müze katalan sanat tarihi açısından çok önemli bir yere sahip.
Burada sahil kenarı turistik yerlerin bir kaderi olarak lokantaların kalitesi bir hayli düşüyor ancak yorumları analiz ederek seçtiğimiz Gaby's Sitges adlı mekandan memnun kaldık.
Terrassa
Buraya gittiğimi duyan İspanyol arkadaşlardan sanki Türkiye'ye giden turistlerin Çorum'a gitmesi gibi bir tepki aldım. Çok turistik bir şehir değil. Hatta en turistik görünen lokantası Frankfurt's Casa Valles'de kimse ingilizce bilmiyordu ancak Akdeniz sıcaklığı ile bir şekilde anlaştık ve iyi vakit geçirdik. Buraya gelme sebebimiz Sabadell'den çok kolay erişilebilir olması ve eski bir tekstil fabrikasından dönüştürülen Museu de la Ciència i de la Tècnica de Catalunya. Bu bili mve teknoloji müzesi hem Katalonya'nın endüstriyel tarihini anlamak için çok güzel bir fırsat, hem de yapının kendisi çok etkileyici.
Müzede bazıları konsept olmak üzere güzel bir motorlu araç koleksiyonu ve 80lerden itibaren toplanmış geniş bir arcade ve bilgisayar koleksiyonunun yanında tekstil endüstrisinde koyundan kıyafete hammeddenin nasıl elde edilip nasıl işlendiği ile ilgili çok güzel bir demo var.
Burası benim ziyaretlerimden önce yaptığım hiç bir araştırmada çıkmayan bir sonuçtu. Aslında Mannresa'daki tekstil fabrikaları ve Cardona'daki tuz madenlerine gitmek için ulaşım seçeneklerini araştırmak için reddit'te sorduğum bir soruya "endüstriyel tarihi merak ediyorsan ilgini çekebilir" diye gelen bir mesaj sayesinde haberim oldu. Zaten önceden gitmek istediğim şehirlere ulaşım ile ilgili net bilgi bulamadığım için programdan çıkarmıştım ve bölgedeki en beğendiğim yerlerden birine bu şekilde şans eseri ulaşmış oldum. Burası kısıca yine bir Eusabi Güell ve Antoni Gaudi ortaklığı. Güell sosyalist fikirlerini gerçek dünyada deneyecek bir koloni (veya komünite) kurmak istiyor ve mimarluğı Gaudi üstleniyor. Burada büyük bir tekstil fabrikası var ve fabrikada çalışan işçilerin yaşayacağı şehri de baştan inşa ediyorlar. Bu fabrikada bugün özel bir işletme var ancak ne yaptığını bilmiyorum. Turistik bir alan değil.
La Colònia Güell'deki girmesi yasak fabrika |
Önce yaşam alanları, kilise, bir doktorun ailesi ile birlikte kaldığı ve muayenehanesinin olduğu ev, fabrikayı ve koloniyi yöneten yöneticinin evi ve lokanta/bar gibi temel ihtiyaçlar ile başlıyorlar. Tarımsal faaliyetleride unutmuyorlar ve şehrin kenarına 6 farklı ailenin bir arada yaşayacağı apartman benzeri bir bina da inşa ediliyor.
Şehrin içinde temel gereksinimlerin ticaretini bir kooperatif yapıyor ve bu kooperatifin depoları da yine şehirde. Anladığımız kadarı ile alış fiyatlarını optimize etmek için koloninin tüketim malzemeleri tek elden alınıyor ve bu kooperatifin geliri de yine kolonide paylaşılıyormuş. Bugün tüm bu yapılar özel mülk olduğu için sadece sokaklarını dolaşaibliyorsunuz ancak bu bile sizi çok büyüleyici bir atmosferin içine sokuyor. Şehrin bir diğer ucunda ise kiliseye bağlı kreşleri geçtikten sonra bir okula erişiyorsunuz. Burası çok heybetli görünen bir yapı ve iki bölümden oluşuyor. Bir tarafta öğretmenin yaşadığı bina diğer tarfta derslikler var ve öğretmen sokağa çıkmadan evi ile derslikleri arasında geçebilsin diye arada bir köprü mevcut.
Kolonideki okul ve öğretmenin lojmanı |
Bu şehrin en önemli yapısı ise Gaudi'nin yarıda bırakacağı ancak burada edindiği bilgiler ile La Sagrada Familia'yı tasarlayacağı Cripta Gaudi. Bu ziyareti yapana kadar Gaudi'yi kesinlikle anlamadığımızı farkettik. Aşağıdaki resimde yapının bir modeli var ancak gerçekleşen kısım sadece en alt katı. Yani asıl ibadete açılacak olan kısma henüz başlanmadan proje iptal olmuş ve Gaudi La Sagrada Familia'ya yoğunlaşmış. Ancak asıl önemli nokta, burada biz gaudi'nin organik açılara sahip kolon ve kirişleri aslıdna matematiksel formüllerle hesap etmediğini keşfettik. Resmin sol üst köşesinde gördüğünüz zincirler, yapının orijinal planı.
Yapının dış hatlarını tasarım yaptığı odanın tavanına astığı zincirler ile tasarlamış. Burada zincirin aldığı şeklin doğal olarak yapının ters (yani düz) durduğunda dengede olduğunu keşfettiği için tüm yapıyı üç boyutlu olarak zincirlerle modellemiş ve fotoğraflarını çeşitli açılardan çekerek bu fotoğraflar üzerinden kağıda geçirmiş. Bu fikrin nasıl işlediğini aşağıdaki resim daha net bir şekilde gösteriyor. Hangi uzunlukta bir kemer yapacak olursanız olun, açısını bir zincir kullanarak tespit ettiğinizde en dengede duracağı şekli keşfetmiş oluyorsunuz. Büyülenmemek elde değil.
Burrada yemek yemek ve birşeyler içmek için bir çok mekan var ancak bunlardan en eskisi Ateneu Unió ve Katalonya'da yediğiniz en iyi Patatas Bravas buradaydı. Fiyatları da turistik bir yeri geçin, genel olarak bölgede gördüğümüz turistik olsun olmasın en ucuz fiyatlardı.
Bu arada şehrin dışında, tren durağına doğru giderken terk edilmiş bir kale görüyorsunuz. Burası bir grafiti cenneti olmuş ve bakımsızlıktan insna boyu kadar otlar büyümüş. Ben alanı çeviren sac çitlerden geçip etrafına bir göz attım. Ancak içine girmeye cesaret edemedim. Zira ne zemin ve de yapının kemerleri ve tavanları güven veriyordu. Burası koloniyi günümüzde yöneten vakfa geçmiş ve bir şekilde değerlendiirlmesi planlanıyormuş ancak uzun bir süre farklı bir şey olacağını sanmıyorum.
Montserrat
Burası coğrafi açıdan çok ilginç bir yer. Konglomera denen bir kayaç tipine sahip ve buna bağlı olarka özel bir şekil meydana gelmiş. Bu civarda yaşayan insanlarında tekrar tekrar ışıklar ve Meryem ana ile ilgili gördükleri görüntülerden sonra burası kutsal bir yer haline gelmiş ve bir hac mekanı olmuş.
Buradaki dini tesisler zamanla gelişmiş ve bugün varlığına devam eden başarılı bir çocuk korosuna sahip. Ayrıca hiç beklenmedik bir zenginlikte resim, heykel ve tarihi eserlere sahip bir müzeye sahip. Tahmin ettiğim kadarıyla bunlar dini amaçlarla yapılan bağışlarla zenignleşmişler ve buraya turist çeken unsurlardan birisi haline gelmiş. Eserler dini bir bağlam içinde tutarlı değiller ve bir yerde antik mısır heykelleri görüyorsunuz, bir yerde yahudi el yazması parşomen tomarları, diğer tarafta Picasso'nun veya Caravaggio'nun resimlerini başka bir yerde modern nü heykelleri veya postpodern sanat kurulumlarını görünüyorsunuz.
Picasso'nun çocukken yaptığı bir resim |
Buraya gelmek için 4 bölgeli bir toplu ulaşım kartına sahip olmanız gerekiyor. Trenle Barselonadan buraya gelirken inebileceğiniz iki durak var. Bunlardan biri teleferik diğeri ise raylı sistem ile dağa çıkıyor. Raylı sistemlerin normalde yüksek eğimlere tırmanamaması sebebi ile burada kocaman dağa nasıl çıkacağımızı merak ettiğimden raylı sistemi seçtik. İki farklı modda çalışan sistem eğim çok dik değilken normal raylar üzerinde ilerliyor ancak eğimin artmaya başladığı noktada rayların ortasına bir düz dişli geliyor ve tren gücü raylara değil bu dişliye veren buna uygun olduğunu tahmin ettiğim bir dişli tekerleğe vermeye başlıyor. Bu şekilde korkutucu diklikte yamaçlara "raylı" sistem ile çıkmak mümkün oluyor.
Dişli-raylı sistem |
Buraya trenden indikten sonra tekrar trene veya teleferiğe binmeden yürüyerek gelmenize izin veren rotalar mevcut. Bunlar benim ne kadar ilgimi çekse de iyiki kullanmamışım çünkü zaten yukarıda çok fazla zaman geçirmeniz gerekiyor. Ayrıca doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için yukarı çıktıktan sonra güzel alternatifler var. Dağın üstünde farklı küçük kiliseler mevcut ve bunları tek tek dolaşabileceğiniz rotalar var. Wikiloc benim bu gibi aktiviteler için rota baktığım veya kendi rotalarımı kaydettiğim bir platform. Alternatiflerini denemeye ihtiyacım olmadığı için tavsiye etmekten çekiniyorum ancak şimdiye kadar oldukça işime yaradı.
Buraya gelmeyi planladığınızda tüm tesisleri gezmek için olan bilet oldukça pahalı ancak bölgedeki en zengin deneyimlerden birini de burada yaşayacağınız için kesinlikle her şeyi kapsayan bileti almanızı tavsiye ederim. Bir diğer önemli husus ise burada içecek su dahi bulamazsınız ve dandik bir fastfood lokantasında yarım litre su 7 Euroya satılıyor. Kesinlikle yanınızda bol bol içecek getirin çünkü zaten çok yürümeli bir aktivite. Yiyeceğinizi de yanınızda getirirseniz daha da iyi olur. Alanda birden fazla lokanta var ancak biraz dikkatli bakınca hepsinin tek elden işletildiğini düşündüren detaylar gördük yani burası fiyatlama konusunda çok turist dostu bir yer değil. Bu arada karayolu ile araçlar buraya gelebiliyor. Yani gıda fiyatlarını böyle absürt seviyelere çıkaracak bir sebep ortada yok.
La Merce
Son olarak bu festivalden bahsetmek istiyorum. İlk gün sabah 8 de La Rambla'da Trabucaires'lerin atışları ile festivale başlayıp Plaça Katalunya'da Piromusical'in havai fişekleri müzik enstrumanı gibi kullandığı konserle biten bu festivalin yarattığı tecrubeyi anlatmanın bir yolu yok. Aşağıdaki fotoğraflara ve takip eden videolara bakabilirsiniz.
Kule yapan çocukların korteji |
Kuklaların korteji |
Kuklaların dans gösterisine hazırlığı |
Barselona katedralinin önünde halk oyunları gösterisi |
Torre Baro'da sirk |